24.12.2007

Koşullanmalar Yaşamımızın Her Yerinde

İster ilkokulda ister üniversitede okuyor olalım, düşük bir not aldığımızda çoğumuzun morali bozuluyor. Oysa aldığımız o kötü not, yıllar süren eğitim yaşamımızın yalnızca küçük bir parçası. İşte, buna karşın üzerimizde bu denli büyük etkiler yaratabilmesi, not sisteminin bir şekilde klasik koşullanma ilkeleri doğrultusunda bizler için yaşamsal öneme sahip nesnelerle ilişkilendirilmesinden kaynaklanıyor. Hepimizin öğrenim görmesinin altında yatan temel nedenin, para kazanarak yaşamımızın devamını sağlayacak temel gereksinimleri karşılamak olduğunu söyleyebiliriz. Bu amaç doğrultusunda para, yemek, su ve hatta uygun bir eş anlamına geliyor. Diploma parayla, girdiğimiz sınavlarda aldığımız notlarsa diplomayla ilişkilendirilerek, normal koşullar altında etkisiz uyarıcılar olan para, diploma ve notlar yemek, su ve eş gibi koşulsuz uyarıcılarla ilişkilendiriliyor ve koşullu uyarıcılara dönüşüyor.

Sonuç olarak, sınavlarda aldığımız kötü bir not, bizlerde mutlak hedefimiz olan ve birincil güdülerimizi karşılayacak nesnelere ulaşmamızda bir engel olduğundan, büyük oranda kaygı ve üzüntü yaratabiliyor.
Not sistemini ayakta tutan işleyişse aşamalı ödül - ceza mekanizması. Herhangi bir sınava çalışmadığımızda aldığımız kötü bir not ceza görevi görerek bir sonraki sınavda bizleri çalışmaya itiyor. Ya da benzer şekilde çalışıp başardığımızda, aldığımız iyi not davranışımızı pekiştirerek diğer sınavlar için de çalışmamızı tetikliyor.

Tüketici Davranışları -Reklamcılık

Televizyon ekranları ya da sokaklardaki reklam panolarında görmeye alıştığımız bir manzaradır: Reklamı yapılan ürün ve hemen sağında güzel bir kadın ya da yakışıklı bir erkek resmi. Tüm firmaların ürünlerini hemen hemen aynı şekilde tanıtıyor olmaları, bir rastlantı değil. Çünkü tüketici davranışları, pazarlama sırasında kullanılan birtakım ipuç-larıyla yönlendirilebiliyor. Halihazırda bahsettiğimiz ipucuysa bize çok tanıdık: klasik koşullanma. Bu tip reklamlarda kullanılan güzel kadın ya da yakışıklı erkek resmi, koşulsuz uyarıcı niteliğinde. Cinsel bir heyecan uyandırdıklarından, birincil güdülerimizle dikkatimizi yoğunlaştırıp bir tür ödül olarak nitelendirdiğimiz unsurlardan. Tanıtımı yapılan ürünün hemen sağına yerleştirilen bu unsur, ürünle ilişkilendirilerek markete gittiğimizde o ürüne dikkatimizi vermemizi ve satın alma davranışımızı da tetikliyor. Bu durumda ürün, bir tür koşullu uyarıcıya dönüşmüş oluyor. Dolayısıyla yapılan reklam, satışlara birebir yansımış oluyor.

Halk arasında kara kedinin, ayna kırılmasının, iki direk arasından geçmenin uğursuzluğuna inanılırken, at nalının ya da denizatı kurusunun şans getirdiği düşünülür. Hemen hemen toplumun bütününe yayılmış bu batıl inançların yanı sıra kişiler bireysel olarak da kimi nesnelere "uğur" ya da "uğursuzluk" atfedebilirler. Örneğin, herhangi bir sınava girdiklerinde yüksek bir not aldılarsa, o sınavda kullandıkları kalemin kendilerine şans getirdiğine inanabilirler. Ya da kaza yaptıkları bir gün üstlerinde olan giysilerin uğursuz olduğuna inanabilirler. Batıl inançların nasıl oluştuğuna göz attığımızda karşımıza yine koşullanmalar çıkıyor. Birbiriyle ilişkisi olmayan iki olay arasında kurulan rasgele ilişkiler, kimi davranışların pekişmesine neden olabiliyor. Örneklerimizde sınavdan başarılı olma bir ödül, kazaysa ceza yerine geçmiş durumda. Bu ödül ve ceza durumu kendilerinden bağımsız kalem ve giysi değişkenleriyle ilişki-lendirilerek batıl inançların doğmasına temel oluşturuyor. Öyleyse batıl inançlarımız da koşullanmalar yoluyla gelişiyor.

Biyolojik Geribildirim

Biyolojik geribildirim tıp alanında kimi hastalıkların tedavisinde yardımcı bir yöntem olarak kullanılıyor. Kalp atış ritmi sürekli olarak bozulan bir hasta düşünelim. Hasta, kalp atış ritimlerini gözlemleyebileceği bir ekranın önüne oturtuluyor. Ritimler normale göre hızlanmaya başladığında birtakım nefes alıp verme yöntemleriyle bu ritmi düzene koyması öğretiliyor. Hangi davranışları sergilediğinde kalp atış ritminin nasıl etkilendiğini gözlemleyebilen hasta, bir süre sonra rahatsızlık tekrar başgösterdiğinde beden hareketlerini ona göre ayarlamaya başlıyor. Böylece kalp ritim hızı gibi bilinçli olarak kontrol edemeyeceği reflekssel bir eylemi, geribildirimler yoluyla kontrol edebilmeye başlıyor. Biyolojik geribildirim yönteminin temelinde, koşulsuz bir yanıtı (kalp atış ritmi) edimsel yollarla (ekrandan verilen geribildirimler) kontrol etmeye çalışma yatıyor. Her ne kadar klasik koşullanma ve edimsel koşullanmada adı geçen sinir sistemleri birbirinden farklılık gösterse de, biyolojik geribildirim yöntemiyle koşulsuz bir yanıt, ödül - ceza mekanizmalarıyla belli bir düzeye kadar kontrol altına alınabiliyor.

Sirk Hayvanlarının Eğitimi

Sirklerde topun üzerinde kayarak ilerleyen köpekler, birbirlerinin arkalarına başlarını dayayarak şaha kalkan filler, ateş çemberlerinin içinden geçen aslanlar, hayvanseverle-rin tepkisini çekmeye devam ediyor. Çünkü sirk hayvanlarının bu davranışları sergilemeleri koşullanma dizilerinden oluşan uzun ve çoğu zaman acı verici eğitim süreçlerini kapsıyor. Ateş çemberlerinin içinden geçen aslanları ele alalım. Öncelikle hayvan o çemberin içinden geçmek için güdülendiriliyor. Bu güdülenme çoğu zaman vücut ağırlığı belli bir yüzdenin altına düşecek kadar aç bırakılarak sağlanıyor. Daha sonraysa ateş çemberinden geçtiği her sefer için etle ödüllendiriliyor. Bir süre sonra, hayvan ödülü alabilmek için çemberden geçmeyi öğreniyor.

Gösteri sırasında aslan et görmediği halde davranışı sergilemeye devam ediyor diyebilirsiniz. İşte, eğitimcinin elindeki kırbaç tam da bu noktada devreye giriyor. Eğitim sırasında etin verildiği her seferinde eğitimci kırbacryla yere vuruyor. Baştan etkisiz uyarıcı olan kırbaç, tekrarlar sonucu etle ilişkilendirilerek koşullu uyarıcı haline geliyor ve koşullu yanıt olan çemberden geçme davranışını tetikle-meye başlıyor. Dolayısıyla gösteri sırasında kırbacın sesini duyan aslan otomatik olarak çemberden atlıyor. Bu nedenle de sirk gösterilerinde kullanılan hayvanlar şaşırtıcı gösterilerini yalnızca kırbaç, alkış, ıslık gibi herhangi bir uyarıcı eşliğinde sunabiliyorlar.

( Bilim ve Teknik Dergisi internet Sitesi Psikoloji Sayfasından alınmıştır. )

Hiç yorum yok: