24.12.2007

Öğrenme Güçlükleri

Herhangi bir bilgiyi edinme hızı bakımından aramızda farklar var. Bazılarımız sözel derslere daha az çalışarak başarılı olurken bazılarımız sayısal derslerde aynı performansı daha etkili biçimde sergileyebiliyor. Çünkü kişisel yatkınlıklarımız öğrenme hızımızı birebir etkiliyor. Bu kişisel yatkınlıklarımızı da, maruz kaldığımız çevresel etmenler, geçmişten getirdiğimiz bilgi birikimleri, aldığımız eğitim ve genetik kodlar belirtiyor. Bu nedenle de yaşadığımız en ufak bir başarısızlığı zekâ düzeyimize ya da öğrenme kapasitemize bağlamak pek doğru değil. Örneğin, matematikte geçen konulardan birini anlamakta güçlük çektiysek, bu bizim öğrenme güçlüğü çektiğimiz anlamına gelmiyor. Çünkü öğrenme güçlüğü, kendisini daha geniş bir yelpazede açığa vuruyor. Öğrenme güçlüğü çeken bireylerde beynin bilgiyi alıp, işleyip, kodlamasında birtakım sorunlar yaşanıyor. Ayrıca her ne kadar öğrenme güçlüğü tanısı almak kulağa korkutucu gelse de, bu güçlükler çoğu kez kişinin zekâsının bir göstergesi de değil. Öyle ki, dünyanın hayranlıkla izlediği çizgi filmlerin yaratıcısı Walt Disney'in ya da telefonu bulan mucit Alexander Graham Bell'in de öğrenme güçlüğü çektiği, bilinen bir gerçek.

Öğrenme güçlükleri, kaynaklandıkları köken bakımından farklı türlere ayrılsalar da, tümü kişinin öğrenme hızını yavaşlatıyor. Yapılan araştırmalara göre genetik yatkınlık, öğrenme güçlüklerinde büyük paya sahip. Aile geçmişinde öğrenme güçlüğü bulunan kişilerin kendilerinin de öğrenme güçlüğü yaşama olasılığı artıyor. Düşük kiloyla doğma, oksijensiz kalma ya da erken doğum, beyin gelişiminde aksaklıklara neden olarak öğrenme güçlüklerini tetikleye-biliyor. Uzmanlar, çevresel etmenlerin öneminde de hemfikir. Çocuklukta yetersiz beslenme, öğrenme güçlüğü yaratabiliyor. Ya da hamilelikte annenin kullandığı sigara, alkol gibi maddeler beyin gelişimini olumsuz etkileyebiliyor; çünkü alkol, gelişen sinir hücrelerine zarar veriyor.

Öğrenme Güçlükleri Farklı Türlere Ayrılıyor

Öğrenme güçlükleri farklı başlıklar altında inceleniyor: "Disgrafi", kalem ve kâğıt kullanarak düzgün harf ve sözcüklerle okunaklı el yazısı üretmedeki güçlük olarak tanımlanıyor. Bu rahatsızlıkta, kişi fiziksel olarak yazı yazmakta zorlanıyor. "Diskalkuli"de kişinin matematiksel terim ve simgeleri anlayıp kullanmayı öğrenirken büyük çaba harcaması gerekiyor. Kelime ve cümleleri okurken harflerin yerlerini karıştırmak "disleksi" olarak adlandırılıyor. Bu öğrenme güçlüğünde genellikle harflerin yerleri karıştırılıp, sözcükler yanlış okunuyor. Son olarak "dispraksi" de, konuşurken sözcük ve cümlelerin yerlerinin karıştırılması anlamına geliyor. Tüm bu sıraladığımız öğrenme güçlüklerinin ortak özellikleri, dille ilişki içinde bulunmaları. Dilsel öğe barındırmayan öğrenme güçlükleri de yaşanabiliyor. Örneğin, kişi motor hareket becerisini edinmede ya da sosyal yetenekleri geliştirmede zorlanabiliyor.

"Öğrenme güçlüklerinin temelinde yatan en önemli sorunlardan biri de dikkat eksikliği."

Tedavi Edilebiliyor mu?

Öğrenme güçlükleri tümüyle tedavi edi-lemese de öğrenme güçlüğü çeken bireyler kendileri için en uygun öğrenme tekniklerini kullanarak durumlarına uyum sağlamayı ve yaşamlarını olabilecek en yüksek kalitede sürdürmeyi başarabiliyorlar. Bu süreçte uzmanlar ve aileyle beraber, kişinin çabası da büyük bir rol oynuyor. Özellikle de erken tanı alan küçük çocukların beyinleri yeni şeyler öğrenmeye daha yatkın olduğundan bu yaşlarda alınacak özel bir eğitim, ilerisi için büyük umutlar vaat ediyor. Ancak çoğu durumda yetişkinlerde de ilerleme kaydedilebiliyor. Öğrenme güçlükleri kimi zaman da birtakım gelişimsel hastalıkların bir uzantısı olarak varlık gösterebiliyor. Örneğin, çocuğun konuşmayla ilgili fiziksel bir sorunu varsa, bu fiziksel sorun ortadan kaldırıldığında ilişkili öğrenme güçlüğü de aşılmış olabiliyor. Öğrenmeyi yalnızca konuşma kanallarındaki gelişim geriliği değil, duyma, görme gibi duyusal işlevlerin bozukluğu da olumsuz etkiliyor. Çünkü bir bilgiyi öğrenirken tüm duyu organlarımızdan da yardım alıyoruz. Herhangi bir tanesinde aksaklık meydana geldiğinde, bu kanaldan gelen yardım tıkandığı için etkili öğrenmeyi gerçekleştirebilmek zorlaşıyor.

Öğrenme güçlüklerinin temelinde yatan en önemli sorunlardan sonuncusu, dikkat dağınıklığı. Çünkü kendimiz için bir bilginin gerekliliğine karar vermemiz için, öncelikle o bilgiye dikkatimizi vermemiz ve yoğun bir çalışma sonrası o bilgiyi içselleştirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla dikkatimizi toplayamaz-sak öğrenmenin gerçekleşmesi de güçleşiyor. Dikkat eksikliğiyle beraber görülen hi-peraktivite, özellikle de öğrenmenin en etkili gerçekleşebileceği yaşlarda ortaya çıkan bir durum olduğundan, uzmanlar ebeveynleri uyarıyorlar. Hiperaktivite, ilaç tedavisiyle iyileştirilebiliyor. Bu nedenle de erken tanı büyük önem kazanıyor.

Farklı Beyin Yapıları

Yapılan son araştırmalara göre öğrenme güçlüğü çeken kişilerin beyinleri normal bireylerin beyinleriyle karşılaştırıldığında yapısal ve işlevsel bazı farklılıklar gösteriyor. Bu farklılıkların yoğunlaştığı beyin bölgesi "planum temporale" olarak adlandırılıyor. Beynin her iki yarım küresinde de yer alan bu bölge, işlevsel olarak dille ilişkili. Sağlıklı bireylerde beynin sol yarımküresindeki planum temporale sağ yarım küredekine göre daha büyükken, disleksik öğrenme güçlüğü gözlenen bireylerin her iki yarım kürelerindeki planum temporale eşit büyüklükte.

Kaynaklar:
http://kidshealth.org/teen/diseases_conditions/lear-ning/learning_disabilities.html



Hiç yorum yok: