1.01.2008

Ders Çalışmak Sıkıcı mı ?

Birçok öğrenci, "Ders çalışmak sıkıcı" diye yanlış bir kanıya kapılmaktadır. Oysa ders çalışmak öylesine keyif verici bir eylemdir ki buna sadece doğru bir açıdan bakmak bile işin ne kadar keyif verici ve basit olduğunu görmemize yetecektir. Gelin, doğru bir açıdan nasıl bakılır, nasıl çalışılır hep beraber inceleyelim.
Öncelikle neden başarılı olmanız gerektiğini düşünün. Eğer başarılı olma nedenlerinizi belirleyemezseniz, ders çalışmak, ders dinlemek, okumak, yazmak bile size sıkıcı ve anlamsız gelebilir. Yaptığınız işten zevk alamadığınız takdirde başarılı olmanız söz konusu değildir.

"Çalışmak istiyorum ama bir türlü çalışamıyorum", "Bende çalışma isteği yok", "Motivasyonum düşük" gibi yakınmaları sık sık duyarız. Böyle bir yaklaşımı benimseyen öğrenciler, öğretim yılının başından sonuna kadar, ders çalışma isteğinin bir ilham gibi kendilerine gelmesini isterler. Böylesine bir isteğin kendiliğinden ortaya çıkması söz konusu olmadığından, öğrenci "ısrarla" bekler ama bu ilham perisi bir türlü gelmek bilmez. Ders çalışmakla ilgili olumsuz düşüncelere sahipsek, doğal olarak davranışlarımız da olumsuz olacaktır. Her şeyin malzemesi düşüncedir ve ister inanın ister inanmayın; düşüncelerimizi kendimiz yönlendiririz! Biz, derslerin sıkıcı gelmemesi için öncelikle bu ilham perisinin gelmeyeceği gerçeğini kabul ederek işe başlayalım. (Siz isterseniz bekleyin ama bizden söylemesi, gelmeyecek.)

Yaparak ve yaşayarak öğrenin
Bir dersi en iyi şekilde öğrenmek için o dersi düzenli aralıklarla belirli miktarlarda çalışmanın mı yoksa sınavdan önce topluca çalışmanın mı Öğrenmeyi kolaylaştırdığı sorusu sorulabilir. Düzenli olarak yapılan çalışmada edinilen bilgilerin akılda daha kalıcı olduğu, topluca çalışılarak elde edinilen bilgilerin ise akılda tutulamadığı söylenebilir. Ders çalışırken neyi nereye kadar öğrendiğimizden haberdar edilmemiz, öğrenmeyi kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle deneme sınavları ve okul yazılılarından elde edeceğiniz sonuçlar iyi birer gösterge olacaktır. Tabii ki burada amaç, sonuca bakıp kahrolmak veya bu iş tamam diye gevşemek değil; eksiklerinizi görüp bunları giderme yollarını aramaktır.
Beş duyu organımızın katıldığı öğrenme durumları, öğrenmenin en etkin olduğu durumlardır. Bu nedenle "yaparak ve yaşayarak" edinilen öğrenme tecrübeleri, en kalıcı bilgileri sağlar. Okuduğumuz konuların kendi sözcük ve cümlelerimizle ve sesli olarak tekrarlanması öğrenmemizi kolaylaştırır. Çalışma sırasında konu özetlerinin çıkarılması, hatırda tutmayı kolaylaştırmakta ve konunun bütününü görmemizi sağlamaktadır.

Diğer uğraşlara da zaman ayırın
-Her gün ders çalışmak için belirli bir zaman ayrılmalı ve zor öğrenilen derslere daha çok zaman verilmelidir.Zorlandığınız dersleri en verimli olduğunuz saatlerde çalışmanızı tavsiye edilerbilir.
-Öğrenme düzeyiniz yüksek olacağı için zorlandığınız dersin bile sorularını yapabildiğinizi gördükçe, yüzünüzde bir gülümseme oluşmaya başlayacaktır. Ödevlerin çalışmanın en sonunda yapılması, öğrenilenlerin tekrar edilmesini sağlayacağından yararlıdır.
-Sürekli ders çalışmak, her zaman iyi öğrenmeyi sağlamaz.
-Çalışmanın yanında, dinlendirici birtakım uğraşlara ve spora da yer vermek, bireyi uyumlu ve daha başarılı yapar.Bu nedenle ders çalışma saatlerinden sonra diğer uğraşlara da zaman ayırmak faydalıdır. -Verimli ders çalışmada en yararlı dilimlerin birer saatlik süreler olduğu söylenebilir.
-Örneğin, 40 - 50 dakikalık çalışmadan sonra 10 dakikalık tekrar yapmak,
-çalışmanın bitiminde ise 10 - 15 dakika dinlenme zamanı ayırmak faydalıdır.

-Çalışma ortamının da uygun şekilde düzenlenmesi gerekir.
-Poster, resim, şiir gibi materyaller sizi bambaşka hayal dünyasına götürüp çalışma veriminizi düşürebilir.

Doğru yer seçimi

-Çalışma yerinin ışığı,ısısı,gürültülü veya az gürültülü olması,çalışırken dikkatimizi ve derse olan ilgimizi etkilemektedir.
-Ders çalışırken müzik dinlemek öğrenmeyi güçleştirmektedir.
-Oturma yerinin çok rahat olması, çalışırken yatar gibi oturmak veya yatarak çalışmak,dikkatinizi azaltıp uykunuzu getirir.
-Ders çalışmak için belirli bir yer ayırmalı ve burası sadece çalışma için kullanılmalıdır.
-Ders çalışmak için devamlı bir yeriniz yoksa, çalışılan yerin başka çağrışımlaryapacak şekilde olmasını önlemek gerekir.
-Yemek masasında veya yattığınız odada çalışırsanız, yemek yemeyi veya uyumayı çağrıştıracak ipuçlarını ortadan kaldırmanız gerekir.
-Çalışmaya başlamadan önce gerekli araç ve gereçleri hazırlayın.
-Ders başından gerekli araçları almak için kalktığınızda, aynı noktadan çalışmaya başlayamazsınız.

Küçük ödüller koyun

-Çalışma sırasında kendinize küçük ödüller koyun.
-İlgi ve dikkatiniz azalmış ise, okuduğunuz konuyu bitirince, hoşlandığınız bir işi yaparak kendinizi ödüllendireceğinize dair söz verin.
-Okuduklarınızı kendi sözcük ve cümlelerinizle ifade etmeniz öğrenmeye aktif olarak katılmayı ve daha etkin öğrenmeyi sağlar.
-Çalıştığınız dersle ilgili, sınavda çıkabilecek soruları tahmin etmeye çalışın.

Haftada ortalama 25 saat çalışın.
-Hiç ara vermeden ve dinlenmeden çalışmaya kalkarsanız,algılama düzeyi belli bir süre sonra düşer.
-Çok fazla ara vererek çalışmaya kalktığınızda da konsantre olamadığınız için öğrendiklerinize anlam veremezsiniz.
-Çalışmayı kısa süreli dinlenme aralıklarıyla sürdürmek, hem öğrenilenlerin sindirilmesi hem de zihninizin toplanması açısından son derece yararlıdır.
-Düzenli bir çalışma ortamında haftada ortalama 25 saatin altına düşmeyecek planlı bir çalışma sizi amacınıza ulaştırabilir.
-Planlı çalışmayı kafanızda çok fazla büyütmeyin.Çünkü planlı çalışma, sadece bir kâğıda o gün ya da o hafta hangi dersleri çalışacağımızı yazmaktan ibaret değildir.
-Planlı çalışma, öğrencinin eksiklerinin farkına vararak zamanını eksiklerini giderecek şekilde planlaması, hazırladığı plana uymada kararlılık gösterebilmesidir.

Ezberden kaçının
Ezberleme ile öğrenme gerçekleşmez. Kalıcı öğrenme için öğrenme sürecinin içinde aktif olarak bulunmak gerekir. Bir problemin çözümü ezberlenirse o problem çözülür ama onun benzeri farklı bir problem çözülemez; hatta belli bir süre sonra çözümü ezberlenen problem dahi çözülemez olur. Çünkü problemin çözümü unutulur. Daha önceki yıllarda öğrendiğimiz bir matematik kuralını unutabiliriz ama yıllar geçse bile bisiklete binmeyi unutmayız.

Unutmanın düşmanı: Tekrar
Unutmak biz insanlar için iyi bir yetenektir aslında... Düşünsenize; çocukken düştüğümüzde kanayan dizimizin acısını hiç unutmasaydık, bizi üzen olayları hep aynı tazelikte hatırlasaydık ne kadar çekilmez olurdu yaşam. Bu güzel yeteneğimiz ne yazık ki eğitim alanında aynı oranda işimize yaramamakta hatta tam tersi bizi sıkıntıya sokmaktadır. Unutmanın engellenmesi tekrarla mümkündür. Özellikle sözel derslerde unutma çabuk olur. Bunun için tekrar belirli aralıklarla yapıldığında, özellikle ilk tekrar dersten hemen sonra yapılırsa, bilginin hafızada kalması daha da kolaylaşır; öğrenilenlerin unutulması zorlaşır. Sözel derslerde bu işe ek olarak, bir de dersi ön hazırlık yaparak dinlemek faydalı olacaktır.

Her şeyi öğrendik mi?
Günlük tekrar sayesinde öğrendiğimiz konunun pekişmesini, yaptığımız çalışmanın boşa gitmemesini sağlamış oluruz. Hafta sonları yapacağımız genel tekrarlarla da unutma sorunumuza güzel bir reçete uygulamış oluruz.
Yakın çevrenizde küçük bir çocuk varsa, onun merak güdüsüyle soru sormasını izleyin.Ne kadar da heyecanla ve bitmek bilmeyen bir enerji ile sorular sorduğunu hayretler içerisinde göreceksiniz.
Hatta bazen biz büyükler o kadar yoruluruz ki bu sorulardan, bir zamanlar bizim de onun gibi soru
sorma makinesi tarzında arka arkaya soruları sıraladığımızı,merak ettiğimizi anlayıncaya, öğreninceye
kadar belki de defalarca aynı soruyu sorduğumuzu unutup oflayıp puflamaya başlıyoruz. Ne oldu da soru sormak ve yeni bir şeyler öğrenmek isteğimizden vazgeçtik? Öğrenmemiz gereken her şeyi öğrendik mi yoksa ?


Çocukluğunuza dönün
Belki de bu çocukluk alışkanlığımıza benzer bir şekilde geri dönmemiz gerekiyor. Bugün dersin başında otururken neden aynı merak duygumuzla öğrenmeye çalışmıyoruz. Unutmayın her öğrendiğimiz bilgi, bizi biraz daha geliştirmekte,uygar dünyada biraz daha üst kademeye yükselmemizi sağlamaktadır.

Sınavlara hazırlanırken öğrendiğimiz bilgilerin belki de büyük bir kısmını gündelik yaşantımızda kullanmayacağımız bir gerçek. Ama şunu unutmamalıyız ki o bilgiler sayesinde yepyeni dünyaların kapısını açacak ve kendi hayallerimizi gerçeğedönüştürebileceğiz. Ders çalışmak belki size televizyonda izlediğiniz bir dizi ya da internette arkadaşlarınızla sohbet etmek kadar zevk vermeyebilir. Ama kendi hayallerinizi yaşayabilmenizi sağlayacak tek kapının anahtarı da o çalışmanın bizzat kendisidir. Kısa süreli eğlencelerin birsure sonra size sıkıcı geleceğini, hatta size verdiği eğlenceden daha fazla sıkıntı yaratacağını düşündünüz mü? Küçük zevklerin sizi hedeflerinizden saptırmasına izin vermeyin. İyi bir doktor olmaktan ya da kendi hukuk firmanızı kurmaktan, tasarlayacağınız harika bir tatil köyünün mimarı olmaktan kısa süreli eğlenceler uğruna vazgeçtiğinizi düşünebiliyor musunuz? Bunu yıllar sonra kendi kendinize bile itiraf etmekten utanırsınız.

Gördüğünüz gibi oyunu kurallarına göre oynamaktan fazla bir şey gerekmiyor zafere ulaşmak için.
Bu hem çalışmanın her anından keyif almanızı hem de ulaşacağınız zaferle hayatınıza yepyeni keyifler katmanızı sağlayacaktır.

(Cumhuriyet Gazetesi 01 Ocak 2008 Eğitim Eki )

Hiç yorum yok: